Mersin, İhsaniye Mh. 4903 Sk. No: 20 Kat: 1 D: 4 Akdeniz  
Gsm : 0532-601-48-61 / Tel: 0324-503-44-52

Fikri ve Sınai Haklar

Haksız Rekabetten Doğan Davalar

Haksız rekabet oluşturan davranış ve haksız rekabetten doğan davalar Ticaret Kanunu 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Haksız rekabet hükümlerinin amacı kanunda, “bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması” olarak açıklanmıştır. Bu açıklamaya göre, haksız rekabete yol açan eylemlerin “kusurlu” olması şart değildir. Burada dikkate alınacak kriter dürüstlük kuralıdır.

Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.

(TTK m. 54/2)

Haksız rekabet hükümleri ile mal ve hizmet üreten gerçek ve tüzel kişiler arasındaki dürüst rekabetin korunması amaçlanmıştır. Bununla birlikte üreticilerin, asıl olarak daha kaliteli hizmet ve ürünlerle rekabet etmeleri hedeflenmiş, tüketicilerin de yanıltıcı reklam ve faaliyetlerden korunması istenmiştir. Bu nedenle, haksız rekabet hükümlerinin amaç bölümünde sadece ticari aktörler değil, “bütün katılanların menfaati” vurgusu yapılmıştır.

Haksız Rekabet Oluşturacak Eylemler: Dürüstlük kuralına aykırı davranış ve Ticari uygulamalar

Dürüstlük kuralına aykırılık ile haksız rekabete yol açacak başlıca eylemler TTK m.55‘te sayılmıştır. Bu eylemler sınırlı sayıda olmayıp, dürüstlük kuralına aykırı her türlü eylem ve bazı durumlarda saldırgan yöntemler haksız rekabet olarak kabul edilebilir. Madde düzenlemesine göre;

  • Dürüstlük kuralına aykırı reklam ve satış yöntemleri (TTK m.55/1-a);

Başkalarının mal ve ürünlerinin kötüleyen yanlış ve yanıltıcı beyanlarda bulunmak ve reklam yapmak haksız rekabet oluşturacak dürüstlük dışı davranışların başında gelmektedir. Bununla birlikte, yanlış veya yanıltıcı olmasa da “gereksiz yere incitici” açıklamalarda bulunmak da haksız rekabet hükümlerinin uygulanmasına yol açabilir.

Davacı vekili; müvekkili şirketin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından belirlenen düzenlemeye tabi perakende satış tarifesi üzerinden elektrik satmakla görevlendirildiğini, davalıya ait “….” sitesinde müvekkili şirketler tarafından sunulan hizmetler hakkında, gerçeği yansıtmayan, aldatıcı ve tüketicileri yanıltıcı ifadeler kullanılmak suretiyle müvekkili şirketlerin haklarının ihlal edildiğini, EPDK veya müvekkili şirket tarafından yayınlanmış bir tarife yokken, davalının vekil eden şirketlerin tarifeleri olarak adlandırdığı bir takım fiyat bilgilerini internet sitesinde yayınlamasının, bu fiyatları hiçbir yetkisi olmadığı halde rakiplerin fiyatları ile yarıştırmasının, mukayese etmesinin ve tüketicileri yönlendirmesinin kabul edilebilir olmadığını, tüketiciyi uyarma görüntüsü altında bir kısım firmaların öne çıkartıldığını, davalının açık şekilde iyi niyet kurallarına aykırı davrandığını ve haksız rekabet gerçekleştirdiğini, serbest tüketiciler açısından tedarikçi şirketlerle yapılan anlaşmalar çerçevesinde belirlenen sübjektif fiyatların herhangi bir tarifeye tabi olmamasına rağmen, tüketiciler nezdinde bu alanda fiyatlandırmanın tarifeye tabi olduğu izleniminin uyandırıldığını, serbest tüketiciler bakımından genel geçer bir tarife bulunmadığı için, davalı tarafça internet sitesinde sunulan bilgilerin açıkça eksik ve hatalı olduğunu ileri sürerek “www.akillitarife.com” isimli internet sitesinde davacılar hakkında yer verilen içeriğin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve haksız rekabetin menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Bu durumda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile delilleri bu kapsamda ele alınıp davacının tüketicilere yönelik bilgilendirme-tarifeleri sorularak davalının internet sitesindeki açıklamalarının gerçeğe ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı dolayısıyla tüketicileri yanıltmaya, müşterileri davacıdan uzaklaştırmaya yönelik olup olmadığı ayrıca rakip şirketlerin korunup korunmadığı hususları ayrıntılı araştırılıp, yine tüketicileri bilgilendirme amacıyla davalı tarafından objektif karşılaştırma yapılıp yapılmadığı üzerinde durularak, gerekirse yeniden uzman bir heyetten bilirkişi raporu alınıp ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2020/904 E, 2020/5776 K, 09.12.2020 T)

Dava, TTK’nın 54/2, 55/1-a/1, 5 maddelerine dayalı olarak açılmış haksız rekabetin tespiti ve meni istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine dair verilen Dairemizin 14/11/2014 tarih 2013/15253 E. 2014/17694 K. sayılı ilamıyla davalının internet sitesinde yayınlanan “Türkiye’de bazı imalatçı firmalar Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden porselen ithalatı yapmaktadırlar. Fakat bu firmalar hem yemek takımının içerisindeki kompozisyonu hem de desenlerini Türk insanının zevkine hitap edecek desenler çıkaramamakta veya ucuz olması için kalitesini göz ardı etmektedir.” yazının Türkiye’de porselen imalatı yapan firmaların sınırlı sayıda olup olmadığı belirlenerek, “imalatçı firmalar” ibaresinden davacının kastedilip kastedilmediği tespiti ve şayet matufiyet bulunması halinde ise açıklamanın gerçeğe uygun olup olmadığı, anılan ibarelerin TTK’nın 54/2, 55/1-a/1, 5. maddelerine göre başkasının iş mahsulünü kötüleyici, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere incitici nitelikte açıklama mahiyetinde olup olmadığı ve bu suretle de haksız rekabet şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek neticesine göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, alınan bilirkişi raporu uyarınca Türkiye’de davalı dışında çok az sayıda imalatçı firma olması nedeniyle davacının da kastedildiğinin açık olduğu, bu haliyle incitici olduğu, TTK 55/1-a 5 maddesi çerçevesinde haksız rekabet oluşturduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, davalı tarafça bilirkişi raporuna itirazda, raporda belirtilenin aksine Türkiye’de çok sayıda imalatçı firma bulunduğu, buna dair bir internet sitesi adresi belirtilerek, bu internet sitesi verilerine göre 20’den fazla üretici firma bulunduğu ileri sürmüştür. Mahkemece işbu itiraz değerlendirilmeksizin karar verildiği gibi bilirkişi raporunda belirtilen üretici firmaların nasıl tespit edildiği de anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece davalı itirazlarını karşılar şekilde ve Yargıtay denetimine elverişi bir rapor alınarak “imalatçı firmalar” ibaresinden davacının kastedilip kastedilmediğin tespiti ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2018/1447 E, 2019/28396 K, 10.04.2019 T)

Dava, haksız rekabete dayalı maddi ve manevi tazminatın istemine ilişkindir. Mahkemece, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de davalının kabulünde olan müşterisi … firmasına gönderdiği 04.03.2012 tarihli e-mailde “davacının, ayçiçeği tohumlarının %50’sini …’dan, %50’sini …’dan alıp karıştırdığı, böylece ürünlerin hektolitresinin çoğaltıldığı, … mahsulü ayçiçek tohumlarının daha kirli olduğu, ürünler kızartıldığı zaman, bazı kısmının kahverenginde olduğu, bazı kısmının ise yeterince kızartılmadığının görüleceği” ifade edilmiş olup, davalı bu e-maildeki açıklamaların fiyat ve kalite yönünden müşteriyi aydınlatmaya yönelik objektif bilgiler içerdiğini savunmuştur. Davalının e-mailinde geçen anılan ifadelerinin davacının ürünlerini kötüleme içerdiği sabittir. Ancak, ifade özgürlüğü çerçevesinde vakıa, olay ve şahsi fikirler kural olarak açıklanabilir, dolayısıyla prensip, gerçeklerin ve yorumların her zaman açıklanabileceğidir. Bir kişi ya da faaliyetleri ile ilgili yapılan olumsuz açıklama ya da beyanlar tek başına haksız rekabet teşkil etmez. Kötüleme içeren açıklama ancak yanlış veya yanıltıcı ya da gereksiz yere incitici ise haksız rekabet olarak nitelendirilebilir (Doç. Dr. N. Füsun Nomer Ertan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Haksız Rekabet Hukuku).

Bu durumda mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları ile delilleri bu kapsamda ele alınıp davalıdan sadır olan e-maildeki ifadelerin yanlış, yanıltıcı ya da gereksiz yere incitici olup olmadığı, dolayısıyla haksız rekabet teşkil edip etmediğinin değerlendirilerek ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

(Yargıtay 11. H.D.  2016/12322 E, 2018/3983 K, 28.05.2018 T)

Dosya içerisinde toptan ve ucuz satış yapıldığına ilişkin yazılı belge olmadığı gibi bu hususa ilişkin dinlenen tanıkların da davalının toptan ve ucuz satış yaptığına ilişkin duyuma dayalı bilgilerinin olduğu, haksız rekabete ilişkin Türk Ticaret Kanunu’nun 55/6. fıkrasına göre ucuz satış yapmanın başlı başına haksız rekabet teşkil etmediği, eylemin haksız rekabet teşkil etmesi için o ürünün tedarik fiyatının altında satışa sunulması gerektiği, davalının toptan satış ve ucuza satış yaptığı hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizce onanmıştır.

(Yargıtay 11. H.D. 2020/742 E, 2021/ 2828 K, 24.03.2021 T)
  • Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek (TTK m.55/1-b)
  • Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma (TTK m.55/1-c)
  • Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek (TTK m.55/1-d)
  • İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur. (TTK m.55/1-e)
  • Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak (TTK m.55/1-f) gibi davranışlar haksız rekabet yaratacak dürüstlük dışı eylemler olarak kabul edilmiştir.

Haksız Rekabetten Doğan Davalar

Dürüstlüğe aykırı davranışlar nedeniyle haksız rekabet söz konusu olduğunda bundan zarar gören kişilerin açabileceği davalar, Ticaret Kanunu’nda sayılmıştır. Bu davaların bazılarını açabilmek için zararın meydana gelmiş olması şart olmayıp zarar görme tehlikesinin ortaya çıkması yeterlidir.

Haksız rekabet oluşturan eylem karşısında açılabilecek davalar (TTK m.56/1):

  • Fiilin haksız olup olmadığının tespiti davası,
  • Haksız rekabetin men’i, yani durdurulması davası,
  • Haksız rekabetin sonuçlarının kaldırılması davası;

Menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesiyle karşılaşan kişi bu davada, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını talep edebilir. Ayrıca haksız rekabet, yanlış veya yanıltıcı beyanlardan kaynaklanmışsa, bu beyanların düzeltilmesini isteyebilir. Haksız rekabet, bir üretim sonucunda ortaya çıkmışsa ve ihlal başka türlü önlenemiyorsa üretimde kullanılan araçların ve malların imhası da istenebilir.

Bu davalar sonucunda verilen kararlar, haksız rekabete konu malları, doğrudan veya dolaylı bir şekilde ondan ticari amaçla elde etmiş olan kişiler hakkında da uygulanır. (TTK m. 56/4)

  • Davranışta kusur bulunması halinde ortaya çıkan zararın tazmini davası;

Haksız eylemin tespiti, haksız rekabetin men’i, tecavüzün önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması taleplerinin kabulü için eylemi gerçekleştirenin kusuru aranmaz. Davranışın dürüstlük dışı kabul edilmesi ve haksız rekabete yol açması yeterlidir. Ancak tazminat davası için Borçlar Kanunu haksız fiil hükümlerinde olduğu gibi, eylemi gerçekleştirenin kusurunun bulunması gerekir.

Kanunun açık düzenlemesine göre bu durumda hakim, ayrıca menfi zararın tazminine de karar verebilir. Burada menfi zarar, haksız rekabet sonucunda kusurlu bulunan davalının, bu eylemi ile elde etmesi mümkün görülen maddi kazancı ifade eder.

  • Haksız rekabete yol açan eylem aynı zamanda kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyorsa manevi tazminat davası.

Haksız Rekabet Davasını Açabilecek Kişiler

Haksız rekabetten doğan davaları öncelikle, davranıştan zarar gören veya zarar görme tehlikesi yaşayan rakip üretici, tedarikçi veya satıcı açabilir. Bununla birlikte ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler yani tüketiciler de sayılan davaları açabilirler. Ancak üretim araçları ve malların imhasını isteyemezler.

Yine mesleki, ekonomik birlikler, odalar, borsalar ve tüketici birlikleri de haksız rekabetin tespiti, men’i ve sonuçlarının ortadan kaldırılması talepli davaları açabilirler.

Ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler.

TTK m. 56/3)

Bununla birlikte, bazı durumlarda haksız rekabete yol açacak eylemleri tüketicilerin de gerçekleştirebileceği kabul edilir. Örneğin, TTK m.55/1-a(1) maddesinde belirtilen “başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek”  eylemini bir tüketicinin gerçekleştirmesi mümkündür. Tüketicinin, bir firmanın bir ürünü veya hizmeti hakkında sosyal medyada yanıltıcı ve yanlış açıklamalarda bulunması halinde, haksız rekabet hükümlerinden kaynaklanan bazı davaların tüketiciye karşı açılabileceği kabul edilmektedir.

Haksız rekabetten doğan davalarda, davayı kazanan tarafın talebiyle mahkemece hükmün ilanına kara verilebilir. (TTK m.57) İlan giderleri davada haksız çıkan tarafa yüklenir. İlanın şekli ve kapsamı mahkemece belirlenir. İlan gazete, internet sitesi, televizyon gibi araçlarla yapılabilir. Böylece, haksız çıkan tarafın dürüstlük dışı davranışı kamuya duyurulmuş ve ticari itibarı zedelenen tarafın da bu itibarının iadesi sağlanmış olur.

Tescil Edilmemiş Markaların Haksız Rekabet Hükümleri Uyarınca Korunması

Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamındaki marka üzerindeki haklardan yararlanabilmenin ilk koşulu markanın tescil edilmiş olmasıdır. Ancak ticari yaşamda uzun süredir varlığını sürdüren ve tanınmışlığa sahip tescilsiz markalar da bulunmaktadır. Tescilsiz bu markalara ilişkin hakların korunması ancak haksız rekabet hükümleri uyarınca mümkündür. Örneğin, uzun süredir varlığını sürdüren ve tanınmışlığa sahip bir markanın bu ününden faydalanarak aynı isimde bir markanın tescil edilmesi halinde, diğer şartların varlığında tescil edilen markanın hükümsüzlüğü ve haksız rekabetten kaynaklanan tecavüzün ref’i, men’i ve tazminat talebinde bulunmak mümkündür.

Yine gerek Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında koruma altında olan eser haklarının ihlali, gerekse de Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında koruma altında bulunan marka, patent ve faydalı model üzerindeki hakların ihlali, aynı zamanda haksız rekabet sonucunu da doğurabilir. Bu durumda da haksız rekabet hükümlerinden kaynaklanan davaların açılması mümkündür.

Mahkemece, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüne, marka hükümsüzlüğü isteminin reddine, davalının “ŞOK” ibaresini “yağ çözücü” ve “sıvı krem temizleyici” ürünlerinde adına tescilli 168213 Sayılı markadan farklı olarak davacının 164237 Sayılı markasına benzer şekilde kullanımının 556 Sayılı KHK’nın 61 ve  9, TTK 57/5 maddeleri uyarınca marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, bu kullanımın men’ine, ürünlerin toplatılmasına, hükmün ilanına dair verilen karar davacı vekili ve davalı şirket vekilinin temyizi üzerine dairemizce onanmıştır.

(Yargıtay 11. H.D. 2019/3625 E, 2021/1738 K, 25.2.2021 T)

Haksız Rekabetten Doğan Davalarda Görevli Mahkeme ve Zamanaşımı Süresi

Haksız rekabet hükümlerinden doğan davalarda görevli mahkeme ticaret mahkemeleridir. Ticaret mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde bu davalar “ticaret mahkemesi sıfatıyla” asliye hukuk mahkemelerinde görülür.

Haksız rekabet hükümlerine ilişkin taleplerin bulunduğu dava aynı zamanda FSEK kapsamında eser veya SMK kapsamında marka, patent ve faydalı model korumasına ilişkin ise bu durumda görevli mahkeme fikri ve sınai haklar mahkemeleri olacaktır. Bu mahkemeler de esasında ihtisaslaşmış ticaret mahkemeleri niteliğindedir.

Haksız rekabet hükümlerinden doğan davalarda zamanaşımı süresi ise; dava hakkı olan tarafın, hakkın doğumunu öğrenmesinden itibaren bir yıl ve her halde bu hakların doğumundan itibaren üç yıldır. Dürüstlük dışı haksız davranışın devam etmesi halinde ise üç yıllık zamanaşımı süresi dolmuş olmayacaktır.

Zamanaşımı sürelerini düzenleyen TTK 56. maddesinde, BK haksız fiil hükümlerine paralel olarak uzatılmış zamanaşımı süresi de kabul edilmiştir. Buna göre, haksız rekabete yol açan eylem aynı zamanda TCK kapsamında suç oluşturuyor ve bu eylem için daha uzun bir ceza zamanaşımı öngörülmüşse, dava açma süresi de, ceza zamanaşımı süresi kadar uzayacaktır.

Marka hukuku avukatı alanında hizmet veren Mersin avukatlık ve arabuluculuk büromuza, ticaret hukuku, haksız rekabet davaları, fikri ve sınai haklar hukuku davalarında avukat ve hukuki danışma hizmeti için ulaşabilirsiniz.

Avukatlık ve Arabuluculuk Ofisimiz, ticaret hukuku ve fikri mülkiyet hukukunda uzman arabulucu sıfatıyla çalışmaları yürütmekte olup, yüzyüze ve online arabuluculuk hizmetleri için bize ulaşabilirsiniz.

Fikri ve sınai haklar konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Fikri Mülkiyet Hukuku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön