Mersin, İhsaniye Mh. 4903 Sk. No: 20 Kat: 1 D: 4 Akdeniz  
Gsm : 0532-601-48-61 / Tel: 0324-503-44-52

Mersin boşanma avukatı

Düğünde Takılan Altınların İadesi

Düğünde takılan altınlar kime aittir. Altın iadesi davalarında bu sorun, kanuni düzenlemeden çok Yargıtay kararları ile çözüm bulmaktadır.

Kanunda düzenlenmiş tüm mal rejimlerinde, evlilik öncesinde ve sonrasında edinilmiş mallar bazı gruplara ayrılmıştır. İlk ayrım kişisel mallar ve evlilik birliğine ait mallardır.

Düğünde Kadına Takılan Takılar

Düğünde takılan takı ve paranın hangi mal grubuna ait olduğu, altınların iadesi davasının esası ve usulü için önemlidir. Yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre düğünde kadına takılan takılar, hediye olarak değerlendirilmekte ve kadının kişisel malı olarak kabul edilmektedir.

Düğünde kadına takılmış olan altın ve takıların, evlilik birliğinin geçimi için harcanmış olması durumunda da, Yargıtay bunların kadına iade edilmesi gerektiği görüşündedir. Ancak, kadının takı ve altınları, iade edilmemek üzere verdiğinin kanıtlanması halinde, erkek altınların iadesi ile yükümlü olmaz. Burada, ispat yükü kadında değil, erkektedir.

Davacıya düğünde takılan altın ile para bağış niteliğindedir ve davacının mülkiyetine geçmiştir. Medeni Kanun hükümlerine göre evin ihtiyacını karşılamak kocanın yükümlülüğü altındadır. Bunun içindir ki davalının altınları ailenin gereksinmeleri için harcanmış olması, bunları aynen veya bedelini ödeme yükümlüğünden kurtarmaz.

(Yargıtay 4. H.D. 2004/6794 E, 2005/157 K, 24.01.2005 T)

Taraflar ve tanıklarca imzalanan çeyiz senedindeki davacıya ait ziynet eşyalarının davalıya teslim edildiği, davacı tarafından evden ayrılırken götürülmediği, aksine bozdurularak davalı adına araba alındığı onun da satılarak evlilik birliğinin borçlarına harcandığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Çeyiz senedindeki ziynet eşyalarının iadesi istemine ilişkin davada, sözleşme hukuku kurallarına göre davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyalarının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile mükelleftir.

 (Yargıtay HGK. 2004/13-73 E, 2004/29 K, 28.01.2004 T)

Düğünde Erkeğe Takılan Takılar

Düğünde erkeğe takılan altınların kime ait olduğu sorunu ise daha belirsiz bir noktada durmaktadır. Yargıtay kararlarında, erkeğe takılan ziynetin, yerel örf ve adete göre erkeğin olduğunun kanıtlanması halinde kendisine ait olacağı belirtilmektedir. Aksi takdirde, erkeğin düğünde kendisine takılan ziyneti, kadından talep edebilmesi mümkün değildir.

Tarafların oturdukları bölgede, düğünde kim tarafından takılmış olursa olun, takılan ziynet eşyalarının geline ait olduğunu kabule elverişli, istisnasız herkes tarafından uyulan, istikrar kazanmış, örf ve adet varsa, kadını hukuki hamil kabul etmek gerekir. Eksik tahkikatla, kocanın üzerine takılan eşyanın kocaya ait kabulü ile kadından istirdadına karar vermek isabetsizdir.

(Yargıtay 2. H.D. 1995/10121 E, 1995/1061 K, 26.10.1995 T)

Yargıtayın bu yöndeki kararlarına göre teorik olarak erkeğin de düğünde kendisine takılan altınların iadesi için dava açması önünde hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Bu tür bir davada asıl sorun ise örf ve adetin bu yönde olduğunun kanıtlanması sorunudur.

Yargıtay, düğünde kadına takılan ziynet hakkında “kadının kişisel eşyasıdır” şeklinde hukuki ve açık bir kriter getirirken; erkeğe takılan altınlar konusunda ise tamamen hakimin takdir yetkisine dayanan, “kanundaki boşluğun örf ve adete göre doldurulması” kuralını benimsemekte ve bu alanı esasen boş bırakmaktadır.

Evi Terk Eden Kadının Ziynet Eşyasını Birlikte Götürdüğünün Kabulü

Altınların iadesi davalarındaki uygulama yasal düzenlemelerden çok Yargıtay kararları ile şekillenmiştir. Yargıtay kararlarında bazı haller karine olarak kabul edilmiş ve buna göre ispat yükünün hangi tarafta olacağı belirlenmiştir. Bu konudaki yerleşik kabullerden birisi, evi terk eden kadının, giderken ziynet eşyasını yanında götürmüş olacağıdır. Böyle bir durumda, altınları yanında götürmediğini ispat yükü kadına yüklenmektedir. Evi terk eden kadın, ancak giderken altınlarını yanına almadığını kanıtlarsa, altın iadesi talebinde bulunabilir.

Dava, ziynet alacağı davası olup davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından elinden alındığını ileri sürmüş, davalı koca ise kadın tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.

(Yargıtay 2. H.D 2020/1780 E, 2020/2680 K, 8.6.2020 T)

Ancak burada kast edilen, kadının tasarlayarak evi terk etmesidir. Kadının gördüğü şiddet karşısında evden acilen çıkması veya koca tarafından kovulması gibi durumlarda, kadının ziynet eşyalarını yanına alabileceği kabul edilmez. Bunun aksinin ispat yükü, kocanın üzerindedir.

Tüm dosya kapsamı, davacı tanık beyanları ve özellikle davalı tanığının beyanı ile düğün gecesi takılan ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığı ve davacının davalıdan gördüğü şiddet nedeniyle şahsî eşyalarını dahi alamadan gece yarısı ortak evden ayrılarak ailesinin yanına sığındığı, dava konusu ziynetlerin davacıya iade edilmediği anlaşılmaktadır.

Kaldı ki, taraflar arasında kesinleşen boşanma davasında verilen hüküm ve bu hükme esas alınan tanık beyanları ile eldeki davada dinlenilen tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davacı kadının en son davalı kocadan gördüğü şiddet nedeniyle şahsî eşyalarını dahi alamadan gece yarısı müşterek evden ayrılarak ailesinin yanına sığındığı, davalının ise sonraki gün iş seyahatine çıktığı anlaşılmaktadır. İstikrar kazanmış Yargıtay uygulamasına göre de, davalının cevabında iddia ettiği gibi evde davacıya ait bir kasa olsa bile davacının bu durumdayken -şahsî eşyalarını dahi alamamışken- kasa ve/veya kasadaki ziynet eşyalarını yanında götürdüğünün kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. O halde mahkemece ispat yükünün davalı tarafa ait olan eldeki davada, davalı tarafın ziynet eşyalarını davacı tarafa teslim ettiğini ispat etmesi gerektiği gözetilmeden, davanın davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine dair direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.

(Yargıtay HGK 2017/3-1512 E, 2020/835 K, 4.11.2020 T)

Altınların İadesi (Ziynet ) Davasında Zamanaşımı

Düğünde takılan takıların, kadının kişisel eşyası olarak kabul edilmesinin bir sonucu olarak, altınların iadesi davası evlilik sürerken dahi açılabilir. Edinilmiş mallarla ilgili mal paylaşımı davaları ise ancak boşanma kararının kesinleşmesinden sonra görülebilir; boşanma davası ile birlikte açılmışsa davaya ancak boşanma sonucuna göre devam edilebilir. Altınların iadesinde ise boşanma şartı dahi aranmamakta, bu dava boşanma davası ile birlikte açıldığında ise iki dava birlikte yürüyebilmekte ve sonuçlanabilmektedir.

Altınların iadesi, boşanma davası içerisinde talep edilebilse de, boşanmanın feri niteliğinde bir maddi talep değildir. Esasen boşanma davasından ayrı bir dava olduğundan, talep edilen altın veya paranın değerine göre hesaplanacak ayrı bir nispi harca tabidir. Boşanma davasında altın iadesi talebi için bu harcın yatırılmaması halinde mahkemece bu konuda bir karar verilemeyecek ve dava açılmamış sayılacaktır.

Altınların iadesi, boşanma davasının sonuçlanmasından sonra da açılabilir. Yargıtay kararlarına göre bu davayı açmak için kısıtlayıcı bir süre yoktur. Bunun nedeni, ziynetin, yerine parasal değer konabilen misli bir eşya olması ve davanın ayni bir hak olan mülkiyet hakkına dayanmasıdır. Sonuç olarak, altınların iadesi davası, herhangi bir süreye tabi olmaksızın her zaman açılabilir.

Misli eşya niteliğindeki ziynet eşyasının aynı cins ve nitelikteki başka emsali ile yerine konulabilmesi olanaklı bulunduğundan zamanaşımından söz edilemez.

( Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2002/11533 E, 2003/2380 K, 06.03.2003 T)

Çeyiz bedelinin tahsili davasında asıl istem aynen iadedir. Bu nedenle dava hukuksal nitelikçe mülkiyet hakkına dayalı istihkak davasıdır ve böyle bir durumda zamanaşımı söz konusu olmaz.

(Yargıtay HGK 2000/2-911 E, 2000/941 K, 31.05.2000)

Altınların İadesi Davasında Görevli Mahkeme

Altınların iadesi talebinin boşanma davasında ileri sürülmesi halinde bu davaya bakacak olan mahkeme de boşanma davasında görevli olan aile mahkemesidir.

Ziynet davasının boşanma davasından ayrı olarak açılması halinde ise bir süre boyunca görevli mahkemenin asliye hukuk mu yoksa aile mahkemeleri mi olduğu konusunda farklı kararlar ortaya konmuştur. Ancak Yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 2002 tarihinden sonra altınların iadesi davasında görevli mahkemenin Aile Mahkemeleri olacağı konusunda görüş birliğine varılmıştır.

Dava, 23.1.2003 tarihinde açılmış ve kişisel mallara yönelik bir alacak davasıdır. Görev kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında kendiliğinden göz önüne alınır. Görevli mahkeme aile mahkemesidir.

 (Yargıtay 2. HD 2005/7002 E, 2005/9838 K,  23.6.2005 T)

Yargıtay’ ın 2002 yılından önce sona ermiş evliliklerle ilgili altınların iadesi davasında ise Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu yönünde görüşü bulunmaktadır.

Dosya içeriğinden, tarafların dava tarihinden önce ve yeni Medeni Yasanın yürürlük tarihinden önce boşanmış oldukları, dava konusu menkul eşyaların da her iki tarihten evvel alındıkları anlaşılmaktadır. 4787 sayılı Yasaya göre aile mahkemeleri, aile hukukundan doğan dava ve işlerde görevli bulunmaktadır. Taraflar boşandıklarına göre dava tarihinde bir “”aile”” bulunmadığı gibi, yeni Medeni Yasadaki mal rejiminin de bu uyuşmazlığa uygulanması söz konusu değildir. Davacı boşandığını belirterek kendisine ait olduğunu ileri sürdüğü ziynet eşyalarının aynen iadesini veya bedelini istediğine göre, davanın menkul eşya üzerinde istihkak davası niteliğinde olduğu, böyle bir davanın ise genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde sonuçlandırılması gerektiği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

(Yargıtay 4. H.D. 2004/4049 E, 2004/5080 K,  19.04.2004 T)

Mersin boşanma avukatı olarak hizmet veren Arslanbuğa Mersin Hukuk Ofisi‘ne Düğünde takılan ve takıların iadesi, kişisel malların iadesi, mal rejimi tasfiyesi nedeniyle mal paylaşımı, katkı payı ve katılma alacağı davası, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası, velayet, tazminat ve nafaka davası gibi aile hukuku davalarında hukuki yardım için ulaşabilirsiniz.

Mersin aile hukuku avukatı ve Arslanbuğa Mersin Avukatlık Bürosu tüm avukatlık çalışma alanlarına buradan ulaşabilirsiniz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön